NEDEN KOÇLUK
İnsan doğası gereği bulunduğu konumdan daha iyi bir konumda olmayı arzular. Heraklitos; ‘’değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’’ demiştir. Her şey sonsuz bir değişim döngüsündedir.
Koçluk ile neyi sağlamak istiyoruz?
İnsan yaşamında değişim isteği uyandıran nedenler çok farklıdır;
- Yaşam değerlerini belirlemek,
- Davranış değişiklikleri oluşturmak, süreci yapılandırmak,
- Gelecek kaygısından uzaklaşmak,
- Tutkularına ulaşmak için gerçekçi gelecek planı yapmak,
- İş ve özel yaşamda bir denge oluşturmak,
- Hayır diyebilmek, ilişkilerini yönetebilmek,
- Kariyer planlaması yapmak, kariyer oluşturmak,
- Kararsızlık yaşanan konuları netleştirmek,
- Duygularını yönetebilmek,
- Özgüvenini arttırmak,
- Yaşam amacını bulmak,
- İş performansını arttırmak,
- Liderlik becerilerini geliştirmek,
- Zaman yönetimi yapabilmek,
- Güçlü kararlar verebilmek,
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde etmek mümkün değildir.
Günümüz dünyasında, hedeflerine ulaşmış, başarılı olmuş insanlara baktığımızda, tarafsız bir uzman ile çalıştıklarını görürüz. Koçluk, bireylerin gelişimini hızlandırmak amacıyla yapılandırılmış bir süreçtir. Var olan potansiyelin, anlamlı ve önemli amaçlara ulaşmak için ortaya çıkarılmasını kolaylaştırır.
Bu süreçte bir program oluşturulur. Kişi koçluk almak istediği konu ya da konuları netleştirdiğinde koçluk görüşmesi başlar. Bu görüşmede koç kişiye odaklanır. Güçlü soruları, koçluk araçları ve geri bildirimi ile kişinin hedefinin netleşmesinde ve bu hedefe ulaşmasında yol arkadaşlığı yapar.
Koçluk sürecinde, farklı bakış açılarına sahip olarak iletişim içerisinde olduğunuz insanlar ile sınırlarını kendinizin belirlediğiniz mükemmel köprüler kurabilirsiniz.
Daha FazlaSEN HANGİ KAPIDAN GİRMEK İSTİYORSUN ?
Her insan, sonsuz bir potansiyele sahiptir. Kendi potansiyelinin farkındalığı, daha farklı ve doyum elde edebileceği bir hayatın kapısına getirir insanı.
- Bu nasıl olur peki?
- Farkındalık ne demektir?
- Neyin farkına varacağız?
Daha birçok soru sorabiliriz elbette. Buradaki ana nokta;
‘’ Kim olduğumuzun farkındalığıdır ‘’diyebiliriz.
Ben Kimim?
Bireyin gelişim evreleri olduğu, çeşitli psikoloji ekolleri tarafından incelenmiş ve kuramlar geliştirilmiştir. Bu kuramlarda; bireylerin farklı yaşlarda yaşadıkları iç çatışmaları, sorunları incelenmiş ve çözüm yolları geliştirilmiştir. Farkındalık dediğimiz olgu, işte tam da bu nedenle bizim karşımıza çıkmaktadır. Sağlıklı bireyler olarak bizlerin, çok çeşitli rolleri ve büyüme öykülerimiz vardır.
- Büyürken öğrendiklerimiz, model aldıklarımız ve gözlemlerimiz bizde hangi anlamları geliştirdi?
- Biz bunlara hangi anlamları verdik?
- Bu süreçteki seçimlerimiz, kararlarımız, kararsızlıklarımız, yaşadıklarımız, isteklerimiz, ihtiyaçlarımız bizi hangi noktaya getirdi?
Farkındalık burada çalışmaya başlar.
- Ben neredeyim?
- Nerede olmak istiyorum?
Koçluk da tam bu noktada hayatımıza girmeye başlıyor.
- Şimdi bulunduğun noktada Sen Kimsin?
o Değerlerin,
o Hayallerin,
o Hedeflerin,
o Hayal Kırıklıkların,
o Varsayımların,
o Önyargılarınla
- Sen, acaba kimsin?
Koçun senin yanında, bu kendini bulma yolculuğunda, sana sorular soran, senin içindeki kendini bulmanı sağlayan bir yoldaş. Seni senle tanıştıran, hayatına tam da bu noktasında sana gelmiş bir yolcu. Bir yolculuğa çıkarır seni, bildiğin ama farkında olmadığın, öğrendiğin belki de üstünde durmadığın.
Sen fark ettikçe kendini, olmak istediğin hedefini ya da hedeflerini daha net belirlemeye başlarsın. Adımlarını oluşturur, nasıl yol alacağını daha net görürsün. Yapamam dediklerini yapar olur, söyleyemem dediklerini söyler hale gelirsin.
Gelişim kapısı açılmıştır sana. Anahtarını, yani kendini bulmuşsundur.
Kapıdan içeri girdiğinde karşında ya bir pencere olur ya da bir merdiven. Sen bilirsin ki; ulaşmak istediğin, görmek istediğin her şey oradadır. Anahtar elinde ilk adımı atmışsındır. Sonrasında yanındaki yoldaşın ile adımları oluşturur, kendi gelişim yolculuğuna çıkarsın.
Farkındalık gelişimi getirir, gelişim kaçınılmaz değişimi.Sen değiştikçe çevren değişir.
Sen değiştikçe mevsim değişir.
Bir şarkı sözü gibi bahar gelir kalbine. İçindeki susturamadığın seslerin sesi kısılır, bir bakmışsın sana kendi iç sesin destek olmaya başlamış.
Bir bakmışsın kimse beni anlamıyor diye kızdığın dünya sana destek olmaya başlamış.
Sen bu kapıdan içeri girmek ister misin?
Kendi potansiyelini görmek ve böylesine güzel bir yolculuğa benimle çıkmak ister misin?
Bu yolculukta özgürleşmek ve kendini bulmak, sonunda ulaşmak istediğin kapıya varmak ister misin?
Unutma! Anahtar senin elinde olacak…
An’da Kalmak Ve Toltek Bilgeliği
Hepimizin hayatında çok şey yaşanıyor. İş hayatı, özel hayat, aile, çocuklar, iş, işsizlik, maddi kaygılar, gelecek beklentileri, geçmiş hayal kırıklıkları. Buraya o kadar çok şey yazılır ki, şimdi sessizce buraya bir nokta koyuyorum ve sizi eski kadim bir öğreti sahibi olan Toltek’ler ile tanıştırmak istiyorum.
Toltek Nedir?
Bilgi insanı anlamına gelen Toltek’ler günümüze ışık tutan bilgelikleri ile bize kadim öğretiler bırakmışlardır. Esrarengiz bir biçimde tarihten kayboldukları ileri sürülen Toltek Uygarlığı Amerika uygarlıklarından birini oluşturan halk olup Meksika’daki Aztek öncesi üç kültürden (Mayalar, Toltekler, Olmekler) biri olarak kabul edilirler.
Meksika topraklarında ilk insan topluluklarına ait izler yaklaşık 20.000 yıl öncesine dayanır. Bıraktıkları eserlerin toprak üstüne çıkarılan kısmı gelişmiş bir medeniyetin izlerini taşır ve özellikle yine karşımıza piramitlerle çıkan birtakım gizemler içerir.
Toltek Bilgeliği Nedir?
Toltek bilgeliği yalnızca efsanelerde ve hikayelerde var olan bir gelenek değil, bugün hala bir kısım Meksikalı Kızılderilileri tarafından uygulanan canlı bir öğretidir. Toltek bir din değil bir felsefe değil, bir ideoloji değil bir yaşam sanatı uygulayıcısıdır.
An’da Kalmak
Geçmişten gelen bu kadim öğretide size bahsedeceğim 4 anlaşma ile nasıl an’da kalacağımızı anlatacağım. Öncelikle hepimiz bir anlam ararız. Yaşam amacımızı bilmek isteriz. Ancak öylesine bir rüyanın içindeyizdir ki, etrafımızda olup biten olayların akışına kendimizi kaptırıp kendi bireysel rüyalarımızı göremeyiz. Sonrasında içimizde hep bir boşluk hissi ile anlam arayışımız artar. Mutluluktur aslında istediğimiz şey. Çok basit olduğunu bilsek de bir türlü tam olarak mutlu olamayız.
Mutlu Olduğumuzu Nasıl Anlarız?
İşte kilit nokta burada kendini gösteriyor. Nasıl bir mutluluk bizi tamamlar ve içimizdeki boşluğu kapatır. Şimdi size kendimizle yaptığımız anlaşmaları anlattığımda sizler de anlayacaksınız ki aslında mutluluk yanı başımızda, biz başkalarının rüyalarını izlerken o da bizi izliyor.
Söz Büyüdür
Evet söz büyüdür. Çünkü söylediğimiz her kelimenin bir anlamı vardır. Kaybolmuyor. Bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki evrende bir yerlerde asılı kalıyor. Söylediğimiz her kelimenin bir anlamı, ağırlığı, karşılığı var. Konuştuğumuz kişileri etkiliyoruz. Nasıl etkiliyoruz? hiç düşündünüz mü? Sözlerimizi seçerken, ağzımızdan çıkarken oluşturduğu şekilleri düşünün. Çirkin’ deyim mesela, dudaklarımız, yüzümüz nasıl bir ifadeye bürünüyor, karşıya nasıl bir enerji bırakıyoruz.
Bir de ‘Güzel‘ deyin. Şimdi dudaklarımız, yüzümüz nasıl oldu? Kalbimiz nasıl ferahladı. Burada amaç ağzımızdan çıkan her sözcüğün önce kendi kalbimize dokunması. Tıpkı bir büyü gibi, güzel bir müzik gibi. Ruhumuzu okşaması, önce bizi sarması. Kendimizle, ‘Sözcüklerimi önce kalbimden geçirip söyleyeceğim’ diye bir anlaşma yapmış olursak nasıl olur sizce?
Kalbimizin kabul ettiği kelimeleri karşıya söylesek, kalpten kalbe iletişim kurmuş olur muyuz? O halde ilk anlaşmamızı kendimizle yapmaya var mısınız? Tüm eski anlaşmaları bozup, bundan böyle ağzımdan çıkan her sözcüğü önce kalbim duyacak demeye.
Hiçbir Şeyi Kişisel Algılamayın
Bu anlaşma da aslında yukarıdaki anlaşmanın devamıdır. Ne dedik, sözlerimiz büyüdür. Kelimeleri büyülü bir şekilde kullanacağız. Peki, bize kötü bir şey söylendiğinde ne yapacağız? Bir olay ya da kişi hakkındaki düşüncelerimiz ne kadar yoğun olursa o kadar gerçeklikten uzaklaşır ve kendi kendimizi hasta ederiz. Bu ne demektir? Bizlere söylenen sözlerin bizdeki anlamları ile inciniriz ya da seviniriz. Oysaki bize söylenen sözler, söyleyenlerin anlamlarıdır. Kendilerinde olanları söylerler.
Dolayısıyla biz söylenenleri kişisel algılar isek burada işte bizim kendi kaygılarımız oluşur. Güzel söylenen sözler için de geçerlidir. Neden böyle diyorum biliyor musunuz önemli olan bizim kendimizi ne kadar tanıdığımızdır. Birisi bize güzel dediğinde mutlu oluyor, çirkin dediğinde üzülüyorsak bunun nedeni ne olabilir? Ben söyleyeyim asıl olan nokta bizim kendimizi nasıl gördüğümüzdür.
Biz inanıyor muyuz güzel ya da çirkin olduğumuza. Eğer güzel olduğumuza inanıyorsak bize güzel dediklerinde teşekkür ederiz. Çirkin dediklerinde de bu onların düşünceleridir. Her insan kendi özelinde muhteşem bir varlıktır. Muhteşem bir dünyada, sonsuz kaynaklarla yaşıyoruz. Her şey bizim için tasarlanmış. Biz bu evreni birçok varlık ile paylaşıyoruz. Sözlerimiz eğer bu evrende bir yerlerde asılı kalıyor ise, öncelikle ilk temas ettiği nokta kalbimizi tüm olumsuzluklardan uzak tutalım. Her insanı kendi özelinde değerlendirelim. Ne dersiniz?
Varsayımda Bulunmayın
Varsayımda bulunurken bir anlamda da düşünüyoruz. Yani içimizde bizimle konuşan başka bir biz varız. Böyle kendi içimizde varsayımlarımızla konuşurken aslında olduğumuz değil de olmasını istediğimiz ya da istemediğimiz şeyleri düşünüyoruz. Bu da bizi mutsuzluğa sürükleyen en önemli şey. Neden mi? Çünkü düşünce aslında bilginin sesidir. Olmuş ya da olacakların hakkında varsayımda bulunduğumuzda bilgi ile konuşmayız.
Kaygı ile düşünürüz. Bu da bizi An’dan uzaklaştırır. Geçmiş ile gelecek arasında kaybolur ve bugünü kaçırırız. Yaşamdan uzaklaşır, tüm enerjimizi tüketiriz. Buradaki asıl önemli nokta varsayımda bulunmadan direkt konuşmak, sormaktır. Eğer bunu yapamazsak sürekli kendi kendimize tespit ettiğimiz varsayımlarla bir süre sonra kendimize acımaya başlar ya da karşımızdaki insanlara kızar ve kendi cehennemimizi yaratarak içinde yanarız.
Yapabildiğinizin En İyisini Yapın
Bu anlaşma yukarıda yazmış olduğum üç anlaşmanın bir anlamda kalıcı alışkanlığa dönüşmedir. Siz bugüne kadar tüm anlaşmalarınızı bozup yerine kalıcı yeni anlaşmalar yaptığınızda zaten aksiyon almış oluyorsunuz. Bu hemen olmayacak, zorlanacaksınız. Tıpkı bebekler gibi, yürümeniz zaman alacak ama yılmadan tekrar ederek yapabildiğinizin en iyisini yapmaya devam edeceksiniz.
En iyisi zaman zaman değişecektir. Çünkü bizler duyguları olan varlıklarız, zaman zaman hastalanırız, zaman zaman yoruluruz, bazen enerjik oluruz, bazen kızgın oluruz. Bu zamanla kendini gösterecek bir yolculuktur.
Başlamak Bitirmenin Yarısıdır
Daha ne kadar geçmişte şöyle oldu öyle oldu da bu böyle oldu diyeceksiniz? Ya da ya şöyle olursa ben yapamazsam diye kaygılanacaksınız? Kendini, çevresini, olayları, her şeyi kabul edip yapabildiğinin en iyisini yapmaya çalışan insanlar yaşamı dolu dolu ve yoğun yaşamaya başlarlar. İşte o zaman başkalarının değil de kendi rüyalarını görmeye, bireysel cennetlerini yaratmaya başlarlar.
Geçmişi bırakıp, gelecekten kaygılanmazlar. Bugün de ‘An’ da kalırlar. O zaman ne olur biliyor musunuz? Mutluluk onları izlemekten vazgeçer. Ben Don Miguel Ruiz’in “Dört Anlaşma” kitabını büyük bir keyifle okudum. Daha derin bilgi almak isteyen herkese öneriyorum. Kendi cennetinizde tüm eski anlaşmalarınızı bozmuş ve özgürleşmiş benliğinizle rüyalarınızın gerçekleşmesi dileğiyle.
Yazının Orjinali İçin : www.iienstitu.com
Daha Fazla
Kendine Koçluk Yap
Hayat; 0’dan başlayıp 1’e uzanan bir yolculuk.’ Evet hiç’likten gelip çokluğu seçiyoruz tabiatımız gereği. Her şeyi öğreniyoruz, her şeye merak duyuyoruz. Zaman zaman çabuk olsun istiyoruz bir şeyler. Dönüp bakmıyoruz ilk adımlarımızı nasıl da zor attığımıza. Kaç defa düştüğümüze ve kaç defa deneme yaptığımıza.
Zaman geçtikçe kendimizi kaptırıyoruz zamanın hızına. Sonrası ne oluyor peki? Adanmış hayatlar…
Şimdi size 2 dakika; düşünün bakalım bu yazıyı okumaya başlamadan önce ne düşünüyordunuz? Hangi sorunları, ödemeleri, hayatın akışına kapılıp gittiğimiz hangi stresli dakikaları? Evet süremiz bitti ise şöyle derin bir nefes alalım ve okumaya devam edelim.
Zaman; kimine göre çok çabuk geçen, kimine göre geçmek bilmeyen, kimseyi memnun etmeyen soyut gibi görünen ama somut bir kavram. Somut çünkü anını yaşarsan ve an’da kalırsan içinde sana öğretecek çok şeyi var. Hazineye ulaşacağın yol haritası gizli onda. İşaretleri oku ve hazineni bul.
Bu yol haritasını görmenin vakti gelmedi mi? Eğer cevabınız evet ise, ilk ipucunu buldunuz demektir.
Kendini Tanı
Ben kimim? Ne istiyorum? Neden istiyorum? Nasıl yapabilirim? Bu soruları soralım kendimize, kimiz, ne istiyoruz, neden istiyoruz, nasıl yapabiliriz? Başlamak bitirmenin yarısıdır derler. Önce kendimizi tanımakla başlayalım işe. Nasıl mı? Tabii ki SWOT Analizi. Bu analizi bir sorunla karşılaştığınızda da yapabileceğinizi biliyorsunuz değil mi? Adı üstünde analiz, iyisini, kötüsünü, alternatifini göz önüne getireceğin kapsamlı bir yorumlama ve çözüm kaynağı.
Araştır
Kendimiz ile tanıştık isek; ikinci aşamaya geçebiliriz. Ne istediğimizi biliyoruz, nasıl yapacağımızı bulmaya gelmiştir o zaman sıra. Nasıl yaparız? Buradaki ana konu bulunduğun durumdan yakınmak değil, çözüm bulmaktır. Çözüm de aslında kendini tanımakla gelir.
Harekete Geç
Çözümü bulmuş olmamız hazine sandığımızın anahtarına yaklaştırır bizi. Anahtarı bulmamıza ve bize sunulan güzellikleri görmemize az bir zaman kalmıştır. Ancak unutulmaması gereken en önemli nokta, yarışın en sonu en zor olan yeridir. Harekete geçmek demek, düşmek, ayağa kalkmak, bazen yeniden düşmek ve yeniden denemek demektir. Bir nevi hayatın tekamülü. Güneş her sabah başka umutlarla doğar, ısıtır evreni, bizi, kalplerimizi. Akşam olunca yerini ay alır, simsiyah bir karanlıkta bir nokta ama aydınlatır yine de güneş kadar olmasa da. Sonra güneş gelir ve yine yeniden doğar, yeniden umut getirir, yeniden ısıtır bizi.
Ne kadar zor olsa da yapacaklarımız, yolun sonunda bizi bekleyen hep güzel şeyler olur. Denemekten vazgeçmeyelim, anahtarı buluncaya kadar ve o kapıyı açıp girinceye kadar. Orada hep güzel şeyler bizi bekliyor olacak. Anahtar bize An’ın enerjisini ve mutluluğunu, sevgisini ve yaşama azmini, başarma duygusunu ve daha bir çok değerli hazinelerin olduğu sandığı açmamızı sağlayacak.
Yazının Orjinali için ; www.iienstitu.com
Daha Fazla
Değişime Hazır Mıyız?
Bir çocuk, bir öğretmen, bir kalem ve bir kitap dünyayı değiştirebilir.” – Malala Yousafzai
Ne kadar doğru bir söz değil mi? Çocukluğunuzu düşünün hepimiz hayatımızın o döneminde bir süper kahraman olmak istemedik mi? Kötüleri yenen ve iyilere adaleti, özgürlüğü getiren, herkesin çok sevdiği bir süper kahraman! Peki şimdi ne değişti de biz bir süper kahraman olamadık? Bir çocuk; en saf haliyle düzeni değiştirmeye cesaret edebiliyor ve bunun hayalini kurabiliyorsa biz neden daha büyük ve güçlü olduğumuz halde buna cesaret edemiyoruz ve edemedik bunca zaman?
Bana sorarsanız; ben geçirdiğimiz eğitim sistemi derim buna. Sorgulatmayan, basma kalıp fikirlerle kopyala yapıştır bir sistem ile yıllar geçse de aynı şekilde eğitim veren sistemimiz bizim cesaretimizi kırmıştır. Eğitim parasız bir hak olmalı iken, parasız verilen eğitimin içi boş olmuştur. Bir şeyler öğrenmek için para ödemeniz gerekmektedir. Eğitim bir haktır, bu hak para ile alınmamalıdır. Devletler bu hakkı vatandaşlarına ücretsiz olarak sunmalı, kendilerini geliştirmesi ve üretimi arttırması için sermayesi olmalıdır. Peki bunu yapan ne kazanır? Öncelikle kendi vatandaşlarını kazanır, sosyal adalet kazanır, teknolojik gelişmeleri kazanır. Üretimi ve sosyal refahı kazanır.
Evet; bir kalem ve bir kitap ile dünya değişebilir, önce insan kendi dünyasını geliştirir, sonra başka insanların dünyasını. Sonrası ise bir domino etkisi. Gelişen zamana ayak uydurmak demek, değişimin ayak seslerini duymak demektir. İnsan gözlerini ve kulaklarını kapatır ise yaptığı iş bile elinden gider sesini çıkaramaz. Şimdi bu yazımı okuyorsanız siz de değişimin ayak seslerini duymaya başlamışsınız demek ki. O zaman ne yapmalıyız dediğinizi duyar gibiyim, sakin olun ben küçük bir liste hazırladım. Değişim rüzgarına kapılmadan, kendi hayatımıza yön vermesini nasıl sağlayabiliriz hep birlikte bakalım.
Kendimi Tanıyor Muyum?
İnsan önce kendini bilmeli değil mi? Ben kimim? Neyi isterim, neyi istemem, nerede iyiyim, nerede gelişmeliyim? Bu soruları sormak ve kendimizi geliştirmek için yapılacak en doğru adım SWOT analizi yapmaktır. Hiçbir şey için geç değildir, önemli olan kendi içinizdeki potansiyeli keşfetmenizdir. Kendinizi keşfedin. “Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor fakat kimse kendini değiştirmeyi düşünmüyor.” –Leo Tolstoy
Karar Verin
Evet Swot Analizini yaptık. Sonra ne olacak? Biz kendimizi farkettikten sonra soralım kendimize,
§ Mevcut işimizde mutlu muyuz?
§ Nasıl bir iş istiyorum?
Buna karar verdikten sonra aslında yolumuzu yarılamış olacağız. Aslında en önemli adımları tamamladık değil mi? Karar vermek kolay gibi görünse de bir insan için en önemli aşamadır. Neyzen Tevfik’in çok sevdiğim bir sözü vardır; ‘Hayat üç buçukla dört arasındadır; ya üç buçuk atarsın ya da dört dörtlük yaşarsın.’
Biz karar aşamasından önce Swot Analizi yaparken neler yaptık. İyi yönlerimize baktık, bir de zayıf yönlerimize. Ne için çalıştıklarımızı düşündük. Ne için çalışıyoruz?
§ Evimiz olsun
§ Arabamız olsun
§ İyi bir maaşımız olsun (Bizi geçindirecek, tatile gidecek, çocuklarımızın okuluna yetecek kadar)
Peki bunlar için çalışırken mutlu muyuz? Ya da bunlara sahip miyiz? Sahip isek dört dörtlük bir hayatımız var mı? Biz kendi kendimizin esiri olarak maddi kaygılarla hayatımızı geçirirken, anı neden yaşayamıyoruz. Çalıştığımız iş ne kadar ağır olursa olsun, söylene söylene çalışmaya devam ediyoruz. Emekli olduğumuzda hangimiz alıp başını dünya turuna çıkabilecek? Ya da hangimiz yılda bir defa şöyle tam anlamıyla dinleneceğimiz tatil yapıyoruz? Evet karar verelim, anı yaşayabileceğimiz, dört dörtlük yaşayabileceğimiz anın ve geleceğin kararını verelim. “Değişim hayatın bir kanunudur ve sadece geçmiş ile günümüze odaklanan kişilerin geleceği kaçırması kesindir.” – John F. Kennedy
Harekete Geçin
Kendimizi tanıdık, kararımızı verdik. Şimdi ne yapacağız? Aslında bu süreçlerde ne yapacağımızı bize bu kararları verirken izleyeceğimiz yollar gösterecek. Şu an bu yazımı okuyorsanız siz de doğru adımları takip etmiş ve değişimin en önemli yapı taşı olan bu yere gelmişsiniz demektir. Harekete geçmek demek, değişim rüzgarında kendine rota belirlemek demektir. Bu rotayı doğru bir adreste belirlemeniz size katma değer kazandıracaktır. Öncelikle teknoloji alanındaki gelişmeleri takip ediyorsanız, muazzam bir değişim rüzgarının dünyayı sardığını görmüşsünüzdür.
§ Belki siz yeni mezunsunuz? O zaman daha kolay bu rüzgar sizi çok çabuk kucaklar ve pusula olur. Bu adreste kendinizi geliştirmek için bir çok eğitim bulur bunları ücretsiz alır ve iş bulma sürecinizde size yeni kapıların açılmasını sağlamış olursunuz.
§ Belki siz işinden memnun olmamış, bunu fark etmiş ve ilk adımı bu düzenden çıkarak yaptınız. O zaman kendi mesleğinizin belki de geçerliliği olmadığını ya da başka bir alanda çalışmak istediğinize karar verdiniz. Yine değişim rüzgarı size bu adresi gösterdi ise; burada size destek olacak bir çok fikirler bulacaksınız. Özellikle sosyal medya uzmanlığı ve dijital pazarlamayı tavsiye ederim. Bambaşka bir bakış açısı edinmeniz mümkündür.
§ Ya da siz bir işte çalışıyorsunuz ama kendini geliştirmek isteyen birisiniz, yine doğru adrestesiniz ki daha şanslı olduğunuzu söylemek isterim.
Sonuç olarak; “Eğer uçamıyorsanız, koşun. Eğer koşamıyorsanız, yürüyün. Eğer yürüyemiyorsanız, emekleyin. Yani ne yaparsanız yapın, hep ileriye doğru gitmek zorundasınız.” – Martin Luther King Jr.
Yazının Orjinal Sayfası : İstanbul İşletme Enstitü
Mobbingi Eğitim İle Yenin
Mobbing kavramı, İngilizce ‘mob’ kökünden gelmekte olup aşırı şiddetle ilintili ve yasaya uygun olmayan kabalık anlamındadır. Böyle düşündüğümüzde mobbingin aslında sadece iş yaşamında olmadığını yaşamımızın her alanında her gün mobbinge maruz kaldığımızı anlıyoruz. Peki neden? Aslında cevabı çok basit, kabalık. Çocukken, daha okul öncesinde çocuklara değerler eğitimi verilmesinin önemini buradan anlamış bulunmaktayız. Bir insan en temel olan değerler eğitimini tam almadığında büyüyüp yetişkin bir birey olduğunda toplumdaki rolünü de kavramamıştır. Her birimiz kendi düşüncelerimizde önemli ve özeliz. Ancak toplum içinde bizim gibi bireyleri de aynı kendimiz gibi görmeli ve aynı değeri göstermeliyiz. Bu değer toplu taşıma araçlarında, herhangi bir çalışma alanında ya da günümüzün neredeyse 3/4’lük kısmını geçirdiğimiz kendi iş yerimizde, nerede olduğu fark etmemektedir.
Genel olarak çevremde mobbing hakkında konuştuğumda fark ettim ki, insanlar mobbinge uğradıklarında bunu anlamaları uzun zaman alıyor. Peki bunun sebebi ne olabilir? Neden insanlar kendilerine karşı yapılan bu kabalıkları geç fark ediyorlar? Buradaki temel neden; insanların düşünce yapılarından kaynaklanmaktadır. Mükemmeliyetçi özellikteki insanlar özellikle bunu fark etmediklerini bile söyleyebilirim. Bunun temel nedeni maruz oldukları baskının kendi işlerinin yeterince iyi yapılmadığını düşünmelerinden kaynaklanmaktadır. Hata ya da eksikliği önce kendilerinde ararlar.
Peki ne yapacağız?
Mobbingi Fark etmek
İlk aşama, bize yapılan baskıyı fark etmemiz gerekmektedir. Bu da insanın kendini tanımasından geçmektedir. İnsan kendisini tanımaz ise, kendisine söylenen her şeyi kabullenir. İkinci bir özellik de bireylerin ait oldukları toplum içinde kabul görme duygularından kaynaklanmaktadır. Takdir edilmek, kabul görmek için sabretmeleri gerektiğini düşünürler.
Kendini Tanıma
Birey kendini tanıdıkça, kendi sınırlarını fark eder. Bu da özellikle iş hayatında gerçekleştirilmesi olanaksız verilen hedeflerin altında kalmasını aslında çok güzel açıklamaktadır. Hedef koymak ve adım adım bu hedefleri gerçekleştirmek elbette kişisel gelişim için önemlidir. Buradaki amaç hedeflerin gerçekçi olmasıdır. Dolayısıyla buradan kişinin kendi kendine mobbing yaptığı düşüncesini de oluşturabiliriz. Bu noktada en büyük mobbingi kendimiz kendimize yapıyorsak, bu kendimizi tanımanın önemini daha da arttırmaktadır. Kendimizi nasıl tanıyacağız? Buna yazının devamında değineceğim.
Karar Vermek
Üzerimizde hissetiğimiz mobbingi fark etmiş isek karar alma adımına gelmişiz demektir. Burada kendimizi tanımamızın önemi ortaya çıkmaktadır. Kendimize doğru sorular sorarak objektif bir bakış açısı ile içinde bulunduğumuz durumu değerlendirmeli ve adım adım bu durumları ortadan kaldırmak için nasıl bir yol izleyeceğimizin haritasını çıkarmalıyız.
Yol Haritası Çıkarmak
Mobbinge uğradığımız konu hangi alanda ise o alana uygun eğitimler almak bize yol haritası çıkarmakta destek olacaktır. Örneğin siz kurumsal bir firmada çalışıyorsunuz, işiniz çok yoğun, neredeyse mola almadan uzun saatler çalışıyor belki öğle yemeğinizi bile ekran karşısında iş yaparken yiyorsunuz. Bu bile ne kadar ağır bir mobbing altında olduğunuzun göstergesidir. Kendinize zaman yaratıp rahatlamanız için alternatif eğitimlere yönelmeniz hem daha verimli çalışmanızı sağlayacak hem de işin sizde yarattığı baskıyı azaltacaktır. Bu yoğunluk içerisinde online eğitimlere katılarak kendinize ayrı bir zaman sıkıştırması yapmadan istediğiniz eğitimlere katılım sağlayabilirsiniz.
Ya da işinizden memnun değilsiniz, mesleğinizi değiştirmek istiyorsunuz ancak işinizi bırakmadan yeni bir meslek edinmek istiyorsunuz bu durumda yine eğitimler alarak yeni meslek alanlarını öğrenebilirsiniz. Belki de aldığınız eğitimlerde bunu fark edebilirsiniz.
Stres insanın kimyasını bozan, uzun dönemde geri dönülemez hastalıklar oluşturan çağımızın vebasıdır. Öyle ki, bir kara delik gibi çeker içine. Günümüz teknolojisi maalesef bunu daha da tetiklemektedir. O halde stresi azaltmak için yine teknolojiden yararlanıp eğitimler alarak başa çıkmamız gerekmez mi? Evet, mobbingi yenmek ancak ve ancak eğitimler ile mümkün olacaktır. Yaşadığımızın mobbing olduğunu görecek, kendimizi tanıyacak ve yol haritası çıkarmamızda bize destek olacak eğitimler.
Eğer yönetici olarak çalışıyorsak hem üst yönetimden ağır bir mobbinge maruz kalıyoruz, hem de çok daha acısı kendimiz de çalışanlarımıza mobbing uyguluyoruz. Bunun farkına varmamız bile eğitimler ile olmaktadır.
Şimdi size öncelikle kendinizi tanımanız ve olaylar karşısında farklı bir bakış açısı edinmeniz ve alternatif çözümler üretmeniz için bir kaç alternatif eğitim önerileri vermek istiyorum.
§ İş Yerinde Görgü ve Etik Kuralları: Bu eğitim ile birlikte çalıştığınız iş arkadaşlarınız ile daha iyi bir iletişim kuracak ve iletişimde uyulması gereken kuralları öğrenmiş olacaksınız. Bu eğitimin özellikle yönetim kadrosunda çalışanların alması, değişimin daha etkili olması yönünde önemlidir.
§ Mobbing Eğitimi: Bu eğitim bize yaşadığımız baskının tanımlanmasını ve mücadele edilmesinde hangi yolları takip edeceğimizi en güzel anlatan eğitimdir.
§ Altı Şapkalı Düşünme Tekniği: Bu eğitimi bu hafta almaya başladım ve ne kadar geç kaldığımı anladım. Her bireyin kendini gerek iş hayatı gerekse özel hayatında karşılaştığı problemlerin çözümünde farklı bakış açılarını geliştirmesi ve sağlıklı bir SWOT Analizini çıkarması için alınması gereken en temel eğitim.
§ Stres ve Stres ile Başa Çıkma Yöntemi – Stres Yönetimi Eğitimi: Farklı kişilik tarzlarını ayırt edip, ‘Zor İnsanlar’ karşısında uygulayabilecekleri teknikleri öğrenecek, çalışma hayatında karşılaşılabilecek olumsuzluk kaynaklarını fark edip, farklı durumlara karşı hazırlıklı olma anlayışını benimseyecek ve olumsuz durumlar sonucunda yaşanan yıkıcı duyguların etkilerini en aza nasıl indirilebileceği konularında farkındalık kazanacaksınız.
§ Zaman Yönetimi Eğitimi: Yoğun iş temposunda zamanınızı doğru ve etkin yönetmeyi öğrenecek bu sayede iş hayatınızla ilgili neleri doğru, başarılı ve etkin yönetmeniz gerektiğine karar vereceksiniz. Zaman kavramını doğru kullanarak kariyerinize katkıda bulunacak ve daha hızlı kariyer yolunu tercih etmiş olacaksınız.
§ Diksiyon Eğitimi: Bu eğitim alakalı mıdır diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ancak bu eğitim ile sesimizi doğru kullanıp vurgulamaları, yanlış kullandığımız kelimeleri öğrenerek, doğru bir iletişim becerisi geliştirecek ve karşımızdaki kişilerin bizi daha iyi anlamasını sağlamış olacağız.
§ Doğru ve Etkili Konuşma Eğitimi: Doğru ve etkili konuşan insanlar iş ve sosyal hayatlarında istedikleri yerlere daha hızlı ve kolay gelebilmektedir. Doğru nefes almayı, zihin dilini, beden dilini keşfedecek ve doğru kullanımını öğreneceksiniz.
§ Etkili İletişim Stratejileri ve Beden Dili Eğitimi: Vücut dilini anlamak kolay değildir. Etkili iletişim için bizi bir adım öne çıkaracak, mobbing yaratan kişilerin bize bunu yapmalarının alt nedenlerini çözmüş olacağız.
Evet gördüğünüz gibi, bir sorun ile karşılaştığımızda yapacağımız en temel adımlar;
§ Tanımla
§ Yüzleş
§ Karar Ver
§ Harekete Geç
Yazımın başında da belirttiğim gibi, maruz kaldığımız her türlü kabalıklara karşı en büyük silahımız eğitimdir. Çalışansanız eğitim alın, yönetici iseniz eğitim alın ve aldırın. Eğitimli insan farkında olan insandır. Farkında olan insan saygılı olan insandır. Saygılı olan insan ise içinde sevgi olan insandır. İletişimin temeli sevgi ve saygıdır.
Karar vermek başlamanın yarısı, başlamak bitirmenin yarısıdır.
Yazının Orjinali : İstanbul İşletme Enstitüsü
İşsizlik Sürecini Nasıl Verimli Kullanabiliriz?
Kendi isteği ile işinden ayrılmıştı ve çok mutluydu. Artık istediği her şeye zamanı olacaktı. Gidemediği tiyatrolara, sinemalara gidecek, arkadaşları ile uzun uzun sohbetler yapabilecekti. Hayat hiç olmadığı kadar gülümsüyordu. Güneş başka doğuyor, aldığı nefes başka geliyordu. O kadar uzun zaman olmuştu ki saate bakmadan, plan yapmadan zaman geçirmeyeli. Hayal aleminde gibiydi.
Ya da;
‘Uzun zamandır konuşuluyordu, personel maliyetlerini düşürmeleri gerekiyormuş. Piyasa şartlarında yeni iş bulmak çok zor inşallah benim başıma gelmez.’ demişti arkadaşım geçen gün birlikte çıktığımız öğle yemeğinde. Birkaç gün sonra telefonum çaldı, arayan arkadaşımdı. Sesi üzgün, kırgın ama bir o kadar da isyankar geliyordu. ‘Böyle olmamalıydı!’ dedi. ‘İyi bir işim vardı, ne olursa olsun gününde aldığım maaşım vardı. Allah’ım neden ben! Ne yapacağım şimdi ben?’ dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Çünkü ben yukarıdaki hikayeyi yaşamıştım ve hayal aleminden çıkıp yaklaşık 6-7 aydır aktif olarak iş arıyordum.
Ya da;
Yeni mezun oldunuz ve içiniz kıpır kıpır. Bir an önce çalışmaya başlamak istiyorsunuz. İş hayatı hakkında o kadar toz pembe hayalleriniz var ki. Tabii bir de okuduğunuz zamanda size yardımcı olan ve ödemeniz gereken burs borçlarınız var.
Çalışmayalı uzun zaman mı oldu? Yeni mezunsunuz, belki kendi isteğinizle ayrıldınız, ya da malum piyasa durumu sizi de vurdu. İşsizlik; insanı finansal açıdan etkilediğinden çok, aslında psikolojik olarak etkiler. Önce bulurum iş ne olacak diye düşünülür, hevesle CV hazırlanır, başvurular yapılır, eşe dosta haberler verilir. Beklenir, beklenir, her gün kariyer sitelerindeki başvurulara bakılır, başvurulan firmaların CV’nize neden birkaç defa bakıp da aramadıkları düşünülmeye başlanır. Sonra içsel çöküş, tükenmişlik hissi ve cesaretiniz kırılır, zamanla kendinizi yetersiz hissetmeye başlarsınız. Finansal zararlar ise üstünüze üstünüze gelir, belki ödenecek kredi, kredi kartı borçlarınız vardır, belki de ev kiranız. Stress ile mücadele edebilmek kişiden kişiye farklılık gösterir, kaygı durumunun eşiği her kişide farklı hissedilir ve bu eşik azaldıkça daha çok yaklaşır insan depresyona.
Peki, bu dönemi nasıl en az hasarla atlatır, nasıl en verimli hale getirebiliriz?
Finansal açıdan yapılacak tedbirler kişiden kişiye değişse de ilk yapılacak olan şey biraz küçülmek olur. Kullanmadığınız ya da lüks olduğunuzu düşündüğünüz üyeliklerinizi pasife alabilirsiniz. Bazı faturalarınızda tasarrufa gidebilirsiniz. Ancak burada en önemli nokta; iş arama sürecini en etkin şekilde kullanmak olmalıdır. Bu konuda benim de uyguladığım bazı önerileri sizinle paylaşmak istiyorum.
Çünkü ‘başarı insanın başlangıç noktası ile ulaştığı yer arasındaki farktır.’ Orison Swett Marden
Sakin Olun
Öncelikle sakin olmalısınız, durum ne kadar zor görünse de imkansız değil. Sadece herhangi bir şeyin olma olasılığı, arzu edilirliği ile ters orantılıdır. (Murphy Kanunları) Sizin sakin tavrınız kaygı seviyenizi düşürecek böylece daha gerçekçi ve kararlı adımlar atmanızı sağlayacaktır.
Sosyalleşin
Evet biliyorum işsizsiniz ve maddi olarak bir dar boğazın içindesiniz. Ancak sizin günlük akışınızı devam ettirmeniz depresyon eşiğinizi düşürecektir. Sabah erken uyanmak, daha özenli giyinmek, insanlarla bir araya gelmek size iyi gelecektir. Hem yalnız kalmamış olacak hem de belki de yeni iş fırsatlarını duyacaksınız.
Mesleğiniz İle İlgili Gelişmeleri Takip Edin
Burada önereceğim çok önemli bir kaynak var. LinkedIn. Özellikle iş arama sürecinde çok destekçi bir platform. Sizin gibi iş arayan kişiler ile bağlantı kurabilir, süreçlerini takip edebilirsiniz. Piyasalar ve mesleğiniz ile ilgili gelişmeleri takip edebilirsiniz. Ya da çalışmak istediğiniz yerde çalışan insan kaynakları uzmanları ile doğrudan bağlantı kurabilirsiniz. Bu uygulama tamamen ücretsizdir. Hesabınız yok ise hemen hesap oluşturun ve kariyer alanlarınızı açarak anahtar kelimeler ile insan kaynakları uzmanlarının sizi bulmasını sağlayın.
Eğitim Almaktan, Kendinizi Geliştirmekten, Yeni Şeyler Öğrenmekten Vazgeçmeyin
Belki çalışırken çok değerli eğitimler aldınız, Ancak üzerinden zaman geçti ve yenileme zamanı gelmiştir. Belki meslek değiştirmek istersiniz. Mezun olduğunuz bölüm genel bir bölümdür, örneğin işletmedir ve siz bankacısınızdır, İnsan kaynakları eğitimi alır aynı zamanda insan kaynakları iş ilanlarına da başvurabilirsiniz. Ya da yeni mezunsunuz neden eğitim alayım diye düşünebilirsiniz. Mesleğiniz ile ilgili ekran kullanımları öğrenmeniz gerekebilir. Sonuçta yeni mezun iş arayan çok insan var. Sizin onlardan farklı bir şey yapmış olmanız ve işverene bir faydanızın olması seçilmenizde etken olacak.
Eğitim almaya başlarken benim size ilk önerim ilk eğitiminiz; mutlaka etkili CV hazırlama eğitimi olsun. Çünkü bu eğitimlerde verilen taktiklerde, kariyer sitelerinde CVnizin daha çok insan kaynakları tarafından nasıl anahtar kelimeler ile binlerce başvuru arasından seçilmesinde kolaylık sağlayacağını çok güzel açıklıyorlar.
Aldığınız eğitimlerin sertifikalarını da edindiğiniz ve CVnize eklediğinizde size çok güzel referanslar olacaktır. İş arama sürecini etkin kullanmak, mülakatta, sizin kendinizi daha iyi ifade etmenize katkı sağlayacaktır. İstatistiklere göre; her 100 başvurudan %10 oranında yani 10 aday mülakata çağrılır ve doğru aday olma şansı ise %1’dir. Neden bu siz olmayasınız?
‘Eğitimlerde bir maliyet’ dediğinizi duyar gibiyim. Tam bu noktada online eğitim olanaklarını size anlatmak istiyorum. Ücretleri oldukça makul seviyelerde ki evden alabileceğiniz eğitimler olduğu için ayrıca yol ve yemek giderleriniz de olmayacak. Eğitim seçenekleri o kadar çeşitli, süreleri de optimum seviyelerde. Böylece zamanınızı da etkin kullanmış olacaksınız. Ayrıca aldığınız eğitimleri arşivinize kaydedip ihtiyacınız olduğunda tekrar izleme şansınız da var.
Peki ben ne mi yapıyorum? Hala aktif olarak iş arıyorum. Ben başlangıç noktam ile şu an arasında fark yarattım. Kendime farklı bir meslek seçtim. Onu geliştirmek için doğru online eğitimleri alıyorum. Doğru zamanda istediğim işi bulacağıma inanıyorum.
Evren; siz bir şeyi ne kadar çok isterseniz onu mutlaka size verir ancak doğru zamanda.
Yazının Orjinali : İstanbul İşletme Enstitüsü
Daha Fazla
30 Yaşından Sonra Hayallerinin Peşinden Gitmek!
Yaş otuz beş! diyordu Cahit Sıtkı Tarancı. Dante gibi ortasında bir ömrün, delikanlı çağımızda heybemizde tecrübelerimizle profesyonel iş hayatı gözümüzün yaşına bakmaz. Hele bir de gökyüzünün başka bir rengi olduğunu fark etmiş ise insan, su boğar, ateş yakar olmuşsa. Her doğan güneş artık içinizi ısıtmıyor ve batan güneş ile hüzünleniyorsanız; artık bir şeyleri değiştirmenin zamanı gelmiştir! Cahit Sıtkı Tarancı bu şiiri yazarken hayatın akıp gittiğini ve zamanın değerli olduğunu anlatmıştır belki ama bendeki anlamı farklıdır. 34 ya da 38 yaşında kendine SWOT analizi yapmış ve hayattaki önceliklerinin sıralamasını değiştirmek istiyorsa bir insan ne yapmalıdır önce?
Evet kendine yeni bir yol çizmelidir. Eğer 30′ lu ya da 40’lı yaşlarda iseniz, kariyeri değiştirmek zor olur. İmkansız değildir tabi ki, sadece doğru bir strateji ile ilerlemeli, doğru yerlerden bilgi almalı ve doğru kararlar verilmelidir. İşte tam bu süreçte cevap nerededir? Kalbinizde!
Kalbindeki Cevabı Nasıl Bulur İnsan?
İşte tam bu noktada bir anahtar yardımınıza yetişir. SWOT Analizi. Swot Analizi Nedir? Kişinin kendini gördüğü bir çerçevedir. Bir nevi ayna.
Temelde 4 kavram üzerinden hareket eder. İlk soru Ben kimim? olur, sonrasında kim değilim?, daha sonra nerede iyiyim?, nerede geliştirmeliyim?, nerede değişmeliyim? İşin özü aslında bu kadar, ancak bunu anlamak için önüne temiz bir kağıt alır ve bu kağıdı 4’e bölersiniz. İlk bölüme güçlü yönler yazılır, hemen karşısına zayıf yönler, sonra fırsatlara ve gelecek tehditlere bakarız. Analizi yaparken ona yardımcı olan soruları sorarız tek tek. Bu sorular yazımın sonunda sizlere rehber olacaktır eminim. Çünkü Kalbinin Peşinden Giden Neyi Keşfeder? Kendini!
Harekete Geçmek İçin İçinizdeki Güce Güvenin!
Kendinizi ve potansiyelinizi fark etmişseniz, artık yolu çoktan yarılamış olursunuz. Bundan sonrası daha kolaydır. Artık harekete geçme zamanı gelmiştir. Yaşınız kaç olursa olsun hiçbir şey için geç değildir. Önemli olan anı iyi yaşayabilmektir. O zaman ne duruyorsunuz?
Haydi! Bize katılın ve yol haritanızı çizin.
Güçlü Yönler:
- Etrafınızdaki kişilere göre güçlü yönlerinizi nasıl tanımlarsın?
- Hangi avantajlar seni diğer kişilerden ayırıyor? (Sertifika, online eğitim, beceri, yetkinlik…)
- Neyi daha iyi yapıyorsunuz?
- Sizi muhteşem hissettiren, gururlandığınız başarılarınız neler?
- Önem verdiğiniz değerler var mı?
Zayıf Yönler:
- Kendinizi size iyi hissettirmeyen, yaparken zorlandığınız bu sebeple kaçındığınız işler hangileri?
- Etrafınızdaki kişilerle sizin zayıf yönleriniz hakkında hiç konuştunuz mu? Neler söylediler?
- Kendinizi nerede yetersiz hissediyorsunuz?
- Olumsuz alışkanlıklarınız var mı? Stresle baş edemediğiniz oluyor mu?
- Çabaladığınız fakat sizi zor durumda bırakan kişisel özellikleriniz var mı?
Fırsatlar:
- Size yol gösterecek kişilerle herhangi bir bağlantınız var mı? Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Herhangi bir alışkanlığı kendi avantajınıza nasıl kullanabilirsin?
- Çevrende rakiplerin var ve bunu kendi avantajına nasıl çevirebilirsin?
- Sektörünüzde veya şirketinizde diğerlerinin dolduramadığı bir boşluk var mı?
- Bir soruna yaratıcı, pratik bir çözüm bulabilir misin?
Tehditler:
- İş yerinde nasıl bir sorun seni tehdit eder?
- Rakip bir iş arkadaşınız var mı? Onunla iletişimini nasıl kuruyorsun?
- İstemediğiniz ama olması gereken yeni bir rol veya istek üzerinizde baskı yaratır mı?
- Sürekli değişen teknoloji iş dünyasında ve sosyal yaşamınızda bir tehdit olabilir mi?
- Zayıf yönleriniz sizin için bir tehdit unsuru mudur?
Yazının orjinali : www.iienstitü.com
BÜYÜMEK
Büyümek, bir fidan gibi, belki de bir tohum aslında. Toprağını delmek ve ulaşmak güneşine. Bir anne karnındaki bebek gibi, masumca nefes alacağı günü beklemek, dünyanın en güzel müziğini dinlemek annesinin kalp atış ritminde.
Büyümek sancılardan tecrübe edinmek, bazen dağları aşmak, düz ovada yalnız kalmak, yorulmak, kendine duvarlar örmek, sonra da o duvarları yıkmak.
Büyümek, dünü unutmadan rehber edinmek kendine, yarınını düşünmek planlamak ama bugünü yaşamak için çabalamak.
Büyümek; su altında kalmak, alışmak ve yüzeye ulaşmak. Okyanusları geçmek, durgun suda boğulmamak.
Büyümek, içindeki çocukla hesaplaşmak, onu bulup çıkarmak, onunla birlikte yıl almak hayatta. Büyümek, büyürken çocuk kalmak, masumiyetini kaybetmeden.
Büyüyordum, içimdeki çocuğun bana küstüğünü bilmeden, anlamadan, onunla konuşmadan, hesaplaşmadan.
Büyüdüğümü sanıyordum oysa, geçmişimi rehber aldığımı sanarak, travmalarımın esiri olarak. Kendime yollar çiziyordum, gelecek kaygısıyla bugünümü yaşayamadan. Büyüdüğümü sanıyordum, sandığım sancılarımda acılarımı taze tutarak. Heybemde büyüttüğüm egomla.
Hayallerim çıkmaz sokaklara çıktığında anladım büyümediğimi.
İcimdeki kanatsız kuşların kafeslerde kaldığını ve yaralandığını.
Oysa kendime çizdiğim hayat çok başkaydı, yaşadıklarım bambaşka. Kendi ördüğüm duvarlarda kapılarım kapalı, ellerim kelepçeli, ayaklarımda pranga, kilitli kalmıştım, çocukluğumda, gençliğim de. Gözlerimde perde, bir filmin başroluydum, ama senaryosunu bilmediğim.
Şimdi görmeliyim, ayağa kalkmalı, içimdeki çocuğu serbest bırakmalı, kafeslerindeki kuşların kanatlarını onarmalı ve özgürlüğüne kavuşturmalıyım.
Bir ben var benden içeride, onunla bir olmalı, biz olmalıyız. Ben hazırım biz olmaya…
Daha FazlaLabirent
Hayat bir labirent insanın kendi içinde yaşadığı, yollar bulup çıkardığı, çıkış yolu sandığı.
Kendini bilmediği, bulmadığı. Bilseydi ki bütün yollar kendine çıkıyor, koşar adım gitmez miydi? Gitmezdi.
Varoluş; hep merak ettiğimiz Gayb.
Teslimiyet doğduğumuz anda bize verilmiş bir düşünce.
Masumiyet belki de biraz kaybetmemek adına savaş verdiğimiz.
Kendi içimizde ördüğümüz duvarlar, hapsettiğimiz masumiyetiniz ve kaybettiğimiz kendimizle.
İçimizdeki çocuk ağlarken, bilmediğimiz, duymadığımız bir yerlerde; labirentte kalmak belki de korkuttu bizi hep. Yalnız kalmak, belki de çıkış; içimizdeki çocukla konuşmakta ve anlaşmakta idi. Belki de labirentte kendimizden sıyrılmak ve biraz uzaktan bakmak her şeye.
Cesaret birazda, her şeyin sonu dediğin yerde bir ışık belirmesi. İçinden bir sesin sana gel demesi.
Yalnızlıktan korkmak! Yalnız olduğunu bilmek ama korkmak, söyleyememek.
Bilir misin? En karanlık sabahın bile ardından güneş doğar. Yeni umutlar ve mutluluklarla.
An biter; acısı kalır, hatırası kalır, mantığı kalır ama en çok ne kalır biliyor musun? Yanına kâr kalır arkadaşım; sevdiklerin, sevgilerin, söylediklerin, vazgeçtiklerin, sabrettiklerin….
Daha Fazla