Labirent
Hayat bir labirent insanın kendi içinde yaşadığı, yollar bulup çıkardığı, çıkış yolu sandığı.
Kendini bilmediği, bulmadığı. Bilseydi ki bütün yollar kendine çıkıyor, koşar adım gitmez miydi? Gitmezdi.
Varoluş; hep merak ettiğimiz Gayb.
Teslimiyet doğduğumuz anda bize verilmiş bir düşünce.
Masumiyet belki de biraz kaybetmemek adına savaş verdiğimiz.
Kendi içimizde ördüğümüz duvarlar, hapsettiğimiz masumiyetiniz ve kaybettiğimiz kendimizle.
İçimizdeki çocuk ağlarken, bilmediğimiz, duymadığımız bir yerlerde; labirentte kalmak belki de korkuttu bizi hep. Yalnız kalmak, belki de çıkış; içimizdeki çocukla konuşmakta ve anlaşmakta idi. Belki de labirentte kendimizden sıyrılmak ve biraz uzaktan bakmak her şeye.
Cesaret birazda, her şeyin sonu dediğin yerde bir ışık belirmesi. İçinden bir sesin sana gel demesi.
Yalnızlıktan korkmak! Yalnız olduğunu bilmek ama korkmak, söyleyememek.
Bilir misin? En karanlık sabahın bile ardından güneş doğar. Yeni umutlar ve mutluluklarla.
An biter; acısı kalır, hatırası kalır, mantığı kalır ama en çok ne kalır biliyor musun? Yanına kâr kalır arkadaşım; sevdiklerin, sevgilerin, söylediklerin, vazgeçtiklerin, sabrettiklerin….
Daha FazlaÖyle bir yazı…
Bazen kelimeler ağır gelir. Öyle bir ağırlıklık ki bu kalbin dayanamaz sanırsın. Susmak istersin susamazsın, dilin sussa beynin susmaz çünkü, kalbin susmaz. Sen, kalbin ve beynin konuşmaya başlarsınız. Doluya koyarsın almaz, boşa koyarsın dolmaz.
Birisi iyi yönünü anlatır, diğeri kötüyü, birisi mutlu günlerden bahseder, diğeri hayal kırıklıklarından.
Hangisini dinlesen sonunda kalbin acır. Önce bir sızı kaplar içini. Sussunlar istersin, en sevdiğin şarkılar gelir aklına ama hep hüzünlüdür, biraz boynu bükük.
Ne olacak diye sorarsın öteki yanına, bazen bekle der, bazen git. Bazen sus der, bazen anlat. Sen anlatmışsındır aslında ve görmüşsündür karşındaki kalbin sağır olduğunu….
Bazen hiçbir şey yapmak, aslında çok şey yapmaktır. Düşünmek, planlamak…
Hayat çok kısa ve sen değerlisin, öğretilmedi biliyorum sana bu ama bana inan bu dünyada en değerli olan kendinsin. Bu nedenle bırak akışına evren adaletini göstersin, sen çekil kenara ve hedeflerine odaklan.
İŞLETMELER NEDEN KOÇLUĞA İHTİYAÇ DUYAR?
Günümüzde küreselleşme ve teknolojide yaşanan gelişmeler nedeniyle hızlı bir yaşam sürmekteyiz. Kurumların artan rekabet ve tüketicilerini anlayabilmesi için gelişmelerini zorunlu kılmaktadır.
Bir işletmenin temel amacı kar elde etmektir. Kar elde edebilmesi için sürekli piyasa şartlarını ve tüketici davranışlarını gözlemlemesi gerekmektedir. İşverenlerin aranan firma olmak ve marka yaratmak istemeleri nedeniyle uzman kişilerden danışmanlık ve koçluk aldıklarını görülmektedir.
Bir işletme Ne ister?
- Performansını daha ileriye taşımak,
- Değişim ve Gelişim sürecinde sağlıklı bir örgütlenme yapısı oluşturmak,
- Artan rekabete karşı kendini pazarda doğru konumlandırmak,
- Başarılarını sürdürmek, verimliliklerini artırmak,
- En büyük destekçisi olan insan gücünü geliştirmek,
Koçluk, öğrenme süreçlerini etkinleştirir. Çeşitli becerileri kazandırarak, mevcut performansların daha da iyileşmesini sağlar.
Çeşitli araştırmalarda görülmüştür ki, koçluk yaklaşımı; yöneticilerin ve çalışanların, performansını, iletişim etkinliğini, sorun çözme becerisi gibi pek çok alanda başarısını arttırmaktadır. Bunun yanında, firmaların iç iletişim sorunları azalmış, birlikte ortak amaç doğrultusunda hareket eden bir yapı oluşmasına katkı sağlamıştır.
Bir İşletme Neden Bir Koç ile Çalışır?
1 – Daha verimli çalışarak daha çok kar sağlamak;
İşletmelerde, işveren ve çalışan aynı amaçla hareket eder. Bu amaç kazanmaktır. Karşılıklı Kazan/Kazan anlaşması vardır. Çalışanlar emeklerinin karşılığı olan ücreti almak ister. İşveren bu emeklerin karşılığı olarak karlılığın artmasını bekler. Bu bakımdan bir ortaklık vardır. Bu ortaklığın en verimli şekilde yürütülmesi için karşılıklı iletişimin her zaman güçlü olması gerekmektedir. İş yaşamında artan çalışma saatleri, ekonomik yapı, rekabet gibi daha birçok nedenle çalışan ve işverenler arasındaki ortaklık bozulabilir. Koç; bu amacın tekrar hatırlanması konusunda destek sağlar. Bir matematik düzleminden baktığımızda her zaman 1+1=2 eşitliği doğru olmayabilir. Ortak bir bilinç yaratmak için 3. bir varlığa ihtiyaç duyulabilir. Her iki tarafın da birbirini anlaması ve ortak amaçta birleşmesi için koçluk hizmeti alınır.
2 – Yüksek Performanslı bir Ekip Kurmak;
Temel amaçları hatırlayan bir işletmede çalışanlar, birlikte hareket ederek, daha fazla verim sağlamak ister. Sağlıklı bir ekip kurmak, sürdürülebilir bir şekilde çalıştırmak koçluk araçları ile daha kolaydır. Ekibin ortak hareket etmesi, işverenin amaçlarını bilmesi konusunda koçluk süreci etkendir.
3 – İşletmenin Vizyon ve Misyonuna Sahip Çıkmak;
İşletme sahipleri, büyük bir tutku ile işletmelerini kurduklarında, hedeflerini gerçekleştirmek için uzun süre aynı tutku ile çalışır. Çalışanların da aynı tutkuları hissetmesi, işletmenin vizyon ve misyonun benimsemesi, sürdürülebilir bir başarının anahtarıdır. Günümüzde çalışanların bu tutkuya ulaşması için işletmelerin birçok reklam yaptıkları görülür. Mutlu bir çalışma ortamı her zaman başarıyı getirir.
4 – Kendi kendine İşleyen Bir Sistem Kurmak;
Her işletmede bir organizasyon yapısı kurulur. İşverenin her sistemi tek tek takip ettiği bu organizasyon yapısında amaç, her birimin işleyişine bir düzenleme getirmektir. Bir saatin çarkları gibi birbirine bağlı organizasyonların ortak hareketi ile doğru işin yapılması sağlanır. Bu sistemi kurmak kadar işleyişini geliştirmek de önemlidir. Süreçte performansın artması koçluk ile daha kolaydır.
İşletmeler Ne Zaman Bir Koçluk Yapısına İhtiyaç Duyar?
- Büyük resmi görmek istiyorlar ise,
- 24 Saat yetmiyor diyorlar ise,
- İşletmede olmadıklarında işler yürümüyor ise,
- Çalışanlarını geliştirmek istiyor ise,
- İşleyen bir sistem geliştirmek istiyorlar ise,
- Daha çok kazanmak istiyorlar ise,
- Daha verimli ve istikrarlı bir büyüme sağlamak istiyorlar ise,
- İşletmesine değer katmak istiyorlar ise,
Koç; işvereni ve yöneticileri dinler, ihtiyaçlarını duyar. Çalışanlar ile tek tek görüşür. İşverenlerin ve çalışanların talepleri doğrultusunda koçluk süreci tasarlar. Bu süreç, kısa ya da uzun olabilir. Sürecin her aşamasında ve sonunda mutlaka bir başarı gelir.
Daha Fazla
Gri Hayatlarda Toz Pembe Olabilmek
Hayat zor bir yolculuk, imtihanlar silsilesi.
Kimisi eline batan kıymıkla kıyameti kopartırken kimisi canının parçasından olur da konuşamaz. Kalbin elinde atar da kuş gibi kanat çırpar yine de özgürlüğüne kavuşturamazsın.
Sevmek zor olsa da herkes bir kere düşer onun peşine. Sevgi acıyla yoğrulur, yoğrulur ve olgunlaşır insan sevdikçe.
Sevdikçe büyür, sevildikçe yücelir. Nice sevgisizliklerde kanar küçücük kalpler. Kanar da kimse görmez, göremez. Sessiz çığlıkları karışır rüzgarın sesine duyamazlar.
Gri hayatlar yaşanır her gün kim bilir hangi ışık yanan dairelerin içinde. Koca şehirde kim bilir kaç kişi ağlar sessizce.
Sende gri hayat yaşadığını düşünüyorsan kaldır başını gökyüzüne bak. Mavinin bin bir tonu var. Gri gibi. Gri dediğin bir renk siyah ile beyazın karışımı. Hayatındaki siyahları azaltırsan elinde beyazlar kalır. Yavaş yavaş beyaza döner, kırıldığın kalbindeki kanla sula onu bak pembe oldu işte.
Ne kadar zor olursa hayat, ne kadar çetin olursa imtihanın unutma kalbindeki kırıklar büyütecek seni ve griliği alıp pembeliğe çevirecek. Bunu ancak sen yapabilirsin.
Gücünün farkında olmalısın.
Daha FazlaBazen…
Yeniden başlamak;
Büyük resme bakmak;
Hayatı ıskalamamak;
Mutlu olmak;
Umutla bakmak geleceğe,anının kıymetini bilmek ve şükretmek sahip olduklarına.Her gün yeni bir umutla merhaba demek doğan güneşe.
Sevdiklerinin gözlerinin içine bakabilmek.
Huzuru bulmak belkide bir kuşun kanadında.
Bazen minik bir bebeğin gözlerinde.
Sıcacık bir sarılma bazen,
Yakalamak son durakta bile olsa hayatı; gerçek mutluluğun yanı başında olduğunu görmek.
Ya da hayat bazen….
HAYATI SEVIN
Her sabah güneş doğar, bazen bulutların arasından günaydın der, bazen tüm ışıklarını saçar. Günaydın der insanlara her sabah.Gözlerimizi her açtığımız gün yeni umuttur. Yeni başlangıçlar. Temize çekilecek fikirler kafamızda, yeni günü kucaklarız sevdiklerimizle.
Mutlu uyanmak, mutlu bir ömrün anahtarıdır.
Günaydın diyerek gülümsemek başkalarının da gününe ışık saçar tıpkı güneş gibi.
Günü güzel geçirmek bizim elimizde, tıpkı ömrümüzü güzel geçirmek bizim elimizde olduğu gibi.
Ne kadar siyah ve karanlık geçmişse de gece sabahında mutlaka güneş doğar, tüm karanlıklara inat.
Her şey sevmekle başlar. Çok sevdiğim bir hikaye; bir adam her gün doğumunda sahilde yürüyüş yapar, sürekli yere eğilip denize bir şey fırlatılmış, bunu gören arkadaşı sormuş ne yaptığını. Deniz yıldızlarını denize atıyormuş. Etrafına bakınmış arkadaşı, çok fazla deniz yıldızı var. Sen hepsini denize kavuşturamazsın ki demiş. Olsun demiş adam eline bir deniz yıldızı almış ve denize fırlatmış. Bak bunun için bir farklılık yarattım. Onun hayatını değiştirdim.
İlk domino taşı gibi, siz başlatın ve o etkiyi görün. Hoşgörü ve sevgi ile değiştirilmeyecek düşünce, değiştirilmeyecek hayat yoktur.
Hadi sen de başla, bir deniz yıldızı al ve kavuştur denize onun hayatı değişsin 🙂
😉
GÜNAYDIN, İLK DENİZ YILDIZI BENDEN
Daha Fazla