Logo Hikayem!
Logomun hikayesini daha doğrusu, benim hikayemi paylaşma zamanım geldi sanıyorum.
39 yaşımı devirip 40′ lı yaşların güzelliğini fark ettiğim bu güzel sonbaharda yaşadığım her anıya şükrederek başlamak istiyorum.
Hepimizin yaşamında dönem dönem kısır döngüye girdiği zamanlar olmuştur. Benim de oldu. Sorguladığım, kızdığım, kırıldığım, kavga ettiğim ve savaştığım…
Öyle bir savaştı ki bu, kazananın kaybedeceği, kaybedenin kazanacağı, tüm bilinmişliklere ters stratejiler ile dolu…
Buna hayat diyorum ben ve iyi ‘ki yaşamışım 🙂
Bunları neden bu kadar büyük bir kabul ile söylüyorum?
Mevlana’nın şu sözleri hep kulaklarımda çınlar;
– “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen bir HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.”
Koçluk eğitimlerim bittiğinde bambaşka bir dünyaya adım attığımı düşündüm. Daha farklı bakıyordum, kendime, başkalarına… Meslek olarak yapmak, yaşam amacımdaki tüm değerlerimle birlikte en önemlisi tamamlanmamı sağlayacaktı.
Adı ne olmalıydı peki?
Adler ekolünden eğitim alıp ” Olma Hali” ile yoğrulduktan sonra bulmak kolay olmadı ”Be” olacaktı. Hem olmak anlamına geliyordu, hem de adım ve soyadım 🙂 Tesadüf mü bilemem ancak çok sevdim 🙂
Peki ismi bulmuştum ama logosu yani olma halini anlatan simgesi ne olacaktı?
Beni de anlatan, yaşam amacımı barındıran, ona baktığım hep bana Mevlana’ yı yani hiçliğimi anlatan bir simge olmalıydı.
Logo görselleri ararken, elimle çizerken bu şekil oluşmaya başladı. Tamam dedim, beni anlatıyor. Biraz araştırdıktan sonra buna çok benzeyen bir şey buldum. Enso ya da Zen çemberi. Anlamını okuduğumda inanamadım, çizerken hissettiğim her şey tam da okuduklarımdı.
Ensō (Japonca: 円相; “daire”), Zen Budizmi’nde zihnin vücudun yaratmasına izin vermediği bir anı ifade etmek için bir veya iki engelsiz fırça darbesi ile elle çizilmiş bir çemberdir.
⭐ Mutlak aydınlanmayı,
⭐ Gücü,
⭐ Zarafeti,
⭐ Evreni sembolize eder.
Bilmeden kalemle kağıda logo çizerken, içinden geçtiğim 38 yıllık yaşamındaki yolu düşünürdüm. Döngüsel düşüncelerimi, geçirdiğim sınavları, tekamül sürecimi, kabullerimi, fiziksel ve ruhsal vedalarımı ve kabullerimi…
Öğrendiklerimi heybeme koyup, sade, sakin ama anlamlı bir şey olması için daha çok araştırmaya devam ettim.
Çember; Japon estetiğinden doğmuş ve minimalizm ile bütünleşmiştir.
Tamamlanmayı, bütünleşmeyi simgelemektedir. (Neyi simgelediğini okuduğumda çok şaşırmıştım. Kendi dönüşüm hikayemde Ne İstiyorsun? Sorusunun cevabını hep TAMAMLANMAK olarak verirdim.)
Onu iyi çizebilmek ise gerçek bir ustalık gerektirir. ( Henüz daha öğrenci olduğum bu yolculukta, zaman ve yolun kendisi bana sonundakini gösterecektir. Şu an sadece bu yolun kendisinden keyif alarak ilerliyorum.)
🌠 Başlangıç ve sonu temsil eder. Neredeyse kesişir gibi ancak kesişmez.
▶ Her şeyin sonu vardır,
▶ Başladığın noktaya geri dönersin.
Çember;
♟ Dengeyi,
♟ Uyumu,
♟ Doğru yerde doğru hız ve hareketi,
♟ Kendine güveni,
♟ Devamlılığı,
♟ Zıtlığı anlatır.
Aynı zamanda aydınlanma çemberi diye geçer. Karakteri vardır.
Bir üniversite profesörü bir gün Japon Zen ustası Nan-İn’i ziyarete gider. Amacı Zen
hakkında bilgi edinmektir. Nan-İn profesöre çay ikram eder ve fincanını iyice doldurur.
Fincan dolduğu halde çayı koymaya devam eder.
Profesör fincanın taştığını görünce dayanamaz ve sorar:
– “Fincan doldu, taşıyor! İçine daha fazla bir şey alamaz!
Usta Nan-İn yanıtlar:
– “Bu fincan gibi siz de kendi fikirlerinizle dolusunuz. Fincanınızı boşaltmadan size nasıl
Zen’i gösterebilirim ki?”
Zen hikayesi.
Her çizilişte farklılaşır ve herkesin çizdiği Enso çemberi farklı bir karakteri yansıtır. Karakterinizdeki acelecilik, tedirginlik ya da diğer her şey yansır…
Koçluk yolculuğumda dokunduğum her danışan kendi yolculuğunda, kendi çemberini çizer zihinsel olarak. Koçluk süreci bitip hedeflerine ulaştıklarında gözlerindeki mutluluk ve kalplerindeki minnet bana en büyük hediyedir.
Enso, Japonca bir kelime olup Zen öğretisinde çember anlamına gelmektedir. Japon kaligrafisinin bir sembolü olarak kabul edilmekte ve aydınlanma-sonsuzluk çemberi olarak da ifade edilmektedir.
Fırça ve mürekkep ile tek bir hareketle, kağıt ya da bez bir zemin üzerine çizilir.
🔳 Başlangıca ve sona,
🔳 Varlığa ve yokluğa,
🔳 Boşluğa ve doluluğa,
🔳 Hayatın ve varoluşun döngüsüne işaret etmektedir.
⏺️ Sınırsız gücü, ,
⏺️ Birliği,
⏺️ Sonsuzluğu anlatmaktadır.
Mutlak bir sonsuzluktan gelip, mutlak bir sonsuzluğa gideceğimiz bu ara zamanda arkamızda bırakacaklarımızı düşünüyordum. Sanki bir şeyler bırakmak, var olduğumu göstermek istiyordum. Böyle güçlü olacağımı, güvende olacağımı düşünüyordum. Oysa hayat siyah ve beyaz değildi, griler de vardı. Yavaş yavaş önceliği kendine vermeye ve kendimi duymaya başladım, logoyu oluştururken, sanki öz şefkat değeri ile tekrar tanışıyordum.
Tek bir soluk ve hareketle çizilen Enso’ya müdahale edilemez, değiştirilemez veya düzeltilemez. Çizilen çember kusurlarıyla mükemmeldir.
Daireler her zaman insanlar için büyülü, sembolik ve manevi bir öneme sahip olmuştur. Carl Jung, yaşamının çoğunu bu formdan ve özellikle de mandalalardan etkilenerek geçirmiştir. Öyle ki, boş zamanlarında veya kendisini problemlerinden uzaklaştırması gerektiğinde, daire çizermiş. Ona göre, kişinin zihninin oluşumunu ve dönüşümünü sembolize ediyorlarmış.
Zen Budisti için ise Enso (daire); zihnin bedeni terk etmekte özgür olduğu mükemmel olduğu andır. Böylece ruh yükselir. Bu nedenle, yalnızca zihinsel ve ruhsal olarak eksiksiz bir kişi gerçek bir Enso çizebilir.
Logomu oluştururken, sanıyorum bendeki duygu her ikisiydi. Koçluk ile bütünleşiyordu, bazen durumu tespit etmek için bir adım geri çekilip büyük resme bakmak daha doğru bir yol olur.
Bazen, kararlarda netleşmek için ruh ve zihin özgürlüğü gerekir, esneklik gibi bir şey belki de…
Böyle düşünürken yavaş yavaş oluşuyordu…
Enso ya da Zen çemberinin içi boştur. Ben daireyi çizerken benden de bir şey olsun istedim içinde. Yaşanmışlık ve öğrenmişliklerden bir şey.
Logoma baktığınızda koyudan açığa doğru bir ışık gölge geçişi görürsünüz.
Bu benim için sabit ve katı düşüncelerden esnekliğe ya da bir anlamda karanlıktan aydınlığa geçiştir.
Yaşadıklarım ve öğrendiklerim de böyledir.
Bu çemberin içini, kendimde olan ve geliştirdiğim değerler ile doldurdum.
Bunlar benim için aynı zamanda misyonum.
💫 Sevgi, aşk ve eşsizliğe değer verme,
💫 Sosyal zeka,
💫 Liderlik,
💫 Yaratıcılık,
💫 Öğrenme Sevgisi,
💫 Merak,
💫 Keşif,
💫 Keyif,
💫 Azim,
💫 Takım Çalışması,
💫 Umut,
💫 Cesaret,
💫 Öz şefkat,
💫 Affetmek,
💫 Bütünlük.
Yaşadıklarımdan ve öğrendiklerimden hareketle, olma yolculuğumda yolun kendisinden keyif alarak devam ediyorum.
BE yani OLMAK demek, fark ettiğiniz üzere tam dairenin ortasında değerlerimin içindeki beyazlık. Onlar benim bardağımın boş tarafları, olma yolculuğumun içindeki yol.
Danışanlarıma da bu değerlerim ile dokunarak onlardaki birbirinden güçlü ve eşsiz değerleri de çemberimin içine alarak ve boşluklarımızı doldurarak yola 1 yıldır devam ediyorum.
Öğrendiğim ve yaşadığım her şeye olan şükran duygum ile bu yolda bütünleşerek yürümek ve en önemlisi bunları anlatabiliyor olmak benim için gurur kaynağı.
Bir Japon Enso’nun yaratılması bol bol pratik yapmak ve zihinsel sakinlik gerektirir. Çünkü bir fırça darbesinde, tek bir darbede ve sadece bir fırsatla tamamlandığında boyanır. Düzeltmek için geri dönüş yoktur.
Tanıdık geldi mi size?
Hayatımızda yaşadıklarımız gibi, değil mi? Zamanı geri alıp düzeltemiyoruz. O anda yaptıklarımız ya da yapmadıklarımız belirliyor bir sonraki adımı…
İnsanoğlu hep var oluşunu sorgulamıştır. Hayata geliş amacını, sonrasında neler yapacağını veya yapması gerektiğini…
Gelip geçici olan bedeninin farkında olduğu için fikirlerini ya da yaptıklarını ardında bırakmak istemiştir. Bu nedenle büyük yapılar miras bırakırlar arkalarında, bazen devrimlerini, bazen düşüncelerini, bazen hareketlerini.
Sonsuza kadar yaşama gayreti vardır, bedeni toprak ile birleşse bile, unutulmak istemez. Bu pencereden baktığımızda sayılı olan günlerimizi nasıl geçirdiğimiz önem kazanır. Bunun farkına varmak için kimi zaman bir travma yaşarız, kimi zaman aydınlanma. Ancak sonuçta aynı yere varır tüm yollar, hayallerin peşinden gitmek…
Bir zen öğrencisi, zen üstadına gitmiş:
“Üstadım, çok çalışıp aydınlanmak istiyorum; ne yapmam gerekir aydınlanabilmem için? Bana yol gösterin.” Demiş.
Bunu duyan Üstat, öğrencisine sormuş:
“Yemeğini yedin mi?”
“Evet” demiş öğrenci.
“O zaman git tabağını temizle ve bulaşıkları yıka.
Zen Hikayesi
Evet, logo hikayemi keyifli bir zen hikayesi ile tamamlamak istedim. İçinde ince mizah olan bir hikaye…
🌑 Yaşamımız boyunca bir çok döngülerden geçeceğiz.
🌒 Kimi zaman çok kesin yol ayrımlarına geleceğiz.
🌓 Verdiğimiz kararların sonuçlarını kabul etmek zor olacak.
🌔 Her zaman öğrenen olamayacağız, bazen isyan edeceğiz.
🌕 Bazen de hikayedeki gibi arkamızı toparlayıp yeni baştan başlayacağız.
Hepimizin zem çemberi kendisini yansıtacak. Bu çemberi nasıl çizeceğini kendi değerleri ve öğrenmeleri rehberlik edecek.
En önemlisi ulaşmak istediğimiz o hedeflere giden yolun düz ve kolay olmadığını bilmek.
Bu yolda aydınlanmak istiyor isek, önce mevcut durum analizimizi yapıp, toparlayıp, başlamak gerekir.
Siz de değişim yolculuğunuzda;
🌟 Hedeflerinizi netleştirmek,
🌟 Yoldaki engelleri aşmak,
🌟 Yolu beraber yürümek
🌟 Yoldan keyif almak,
🌟 Yolun sonundaki başarıyı ve gururu görmek,
İsterseniz, BE Koçluk, Eğitim, Danışmanlık olarak değerlerim ve heybemdeki öğrenmeler ile yolun sonundaki başarıyı kutlamak için bekliyorum.
Geçmişteki İyi’ki lerim, koçluğa olan tutkum ile sizinle çok güzel vizyonlar yaratacağız.